ÜYELİKLER
Whatsapp Bilgi Hattı
Bağımsız Diyanet -Sen üyemiz olsun olmasın tüm Diyanet personeline

Hukuki destek Whatsapp HATTI






ÜYELİK FORMU




FARKLI SENDİKALARDAN İSTİFA ÇEKİLME FORMU




 SENDİKAMIZA ÜYELİK FORMU

SENDİKAMIZA ÜYELİK FORMU (WORLD) İNDİR




NASIL ÜYE OLUNUR
Başka bir sendikaya üye iseniz ilk önce üyesi bulunduğunuz sendikadan istifa (İnternet sitemizin ana sayfasının solundaki menülerden İstifa Formu butonunu tıklayarak formu bilgisayarınıza indirip doldurabilirsiniz) etmeniz gerekir.

 
Çalıştığınız Kurum 4688 Sayılı Yasaya Göre İstifa Formunuzu, İstifa Ettiğiniz Sendikaya Postayla Göndermek Zorundadır.
 
İstifa formunuzu çalıştığınız kuruma teslim ettiğiniz anda;
 
Sendikamızın üye formunu Üye Formu butonunu tıklayarak formu bilgisayarınıza indirip doldurabilirsiniz) imzalayarak iletişim numaramızı arayarak karşı ödemeli gönderim için gerekli bilgileri almanız yeterlidir.
 
Herhangi bir sendikanın üyesi değilseniz yalnızca Üye Formunu doldurunuz.
 

Bağımsız Diyanet Sen “Sansürsüz” adlı program hakkında basın açıklaması yaptı.

Bağımsız Diyanet Sen “Sansürsüz” adlı program hakkında basın açıklaması yaptı.

Bağımsız Diyanet Sen “Sansürsüz” adlı program hakkında basın açıklaması yaptı.

Bağımsız Diyanet Sen Genel Merkezi tarafından yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
7 Eylül 2020 Pazartesi günü HABER GLOBAL adlı televizyon kanalında yayınlanan programın katılımcılarının imam-hatiplere Diyanet camiasına karşı tutumlarını ve hakaretlerini kınıyoruz.


Programda güya tarikatlar özelinde dini kurumları tartışıyorlar… Yeri geldiğinde tarikatları, yeri geldiğinde Diyaneti, yeri geldiğinde imam-hatip liselerini eleştiriyorlar.

Ama ne gariptir ki dini kurumların konuşulduğu programda bu kurumların temsilcilerinden bir kişi dahi bulunmuyor. Programa belli bir ideolojik düşüncedeki şahısları konuşmacı olarak davet etmişler. Bu kişiler de kendi hastalıklı zihinlerinin kurgularını gerçekmiş gibi lanse etme gayretine girişmişler. Ne imam-hatip liseleri hakkında iddia etikleri hususların ne de Diyanet camiası için yaptıkları suçlamaların aslı astarı bulunmamaktadır.

Şu televizyon kanallarının ne zaman dini konuları hakkaniyet düsturu çerçevesinde konuşacaklarını merak ediyoruz. Niçin dini konularda konuşmak için davet edilen kişiler sürekli ekranlarda boy gösteren güya her konuda allame şahıslardan seçiliyor… Niçin bir tane dahi olsun konuşulan konunun muhataplarından bir temsilci bu tür programlara davet edilmez... Nasıl oluyor da dini kurumların konuşulduğu programda bu tür kurumlara düşman kişiler konuşturuluyor…



Programda İslam’ın tarihi seyri, Cumhuriyet sonrasında devlet aklının dine karşı tutumu, Diyanet camiası ve imam-hatip liseleri hakkında o kadar çok gerçek dışı iddiaları var ki hepsini teker teker ele alıp değerlendirmek mümkün değil. Nereden tutsanız elinizde kalıyor. Bu nedenle söz konusu programda dile getirilen iddialardan birkaç tanesine yer vermeden geçemeyeceğiz.


 
Bu iddialardan birkaç tanesi, neredeyse ülkede gündeme dair konuların konuşulduğu hemen hemen her programa katılan, dinle ve diyanetle alakası olmayan sol zihniyetin temsilcisi olan ve bir zamanlar FETÖ terör örgütü üyelerinin kullandığı "ByLock"un patent sahibi David Keynes ile yaptığı röportaj ile gündeme gelen İsmail SAYMAZ’a ait.

Söz konusu şahıs programın bir bölümünde diyor ki; “1925’ten tutun 1985’ kadar ki o evre tarikatların siyaset kurumuyla ve devletin yasağıyla yan yana yaşama mücadelesidir. 1940’lara kadar bir tür önde tarikatlar arkada jandarma bir kovalamaca oynadılar. Yani o bizim bildiğimiz işte dağlarda jandarma Kur’an topluyordu hikayesi aslında arapça öğretme faaliyeti ve tarikat faaliyetidir. Doğrusu budur yani…”

Nasıl bir iddiadır bu… Ne yani... Sırf dinini ve Kur’an-ı Kerim’i öğrendikleri için köylerinin jandarmalar tarafından basıldığını ve hocalarının tutuklanarak götürüldüğünü anlatan dedelerimiz yalan mı söylüyorlardı. Bizim dedelerimiz sana mı inanacak yoksa kendi yaşadıklarına mı… Böylesine bariz bir gerçeği çarpıtan bir şahsın hangi sözüne itibar edilebilir ki…


Yine aynı şahıs “Diğer taraftan 15 bin Kur’an kursunun yaklaşık sekiz-dokuz bini yine bir tarikat ve cemaat tarafından kontrol edilmektedir. Her yıl bir milyon civarında öğrenciye etki etmektedirler.” diyor. BU ifade de tamamen yanlış. Geçici açılan kurslarla birlikte Diyanetin eğitim verdiği Kur’an kursu sayısı 25 bin civarında. Bunlardan kurs binasının ve binanın bulunduğu arsanın mülkiyeti cemaatlere ait Kur’an kursu sayısı bini bile bulmaz. Başka söze de gerek yok.
 
Programa katılanlardan bir tanesi de bulduğu her fırsatta Diyanet İşleri Başkanlığına iftira atan ve Ayasofya Camisinin ibadete açılmasını küçümseyen ve eleştiren Ankara Üniversitesi İlahiyat fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu.

Bu şahıs da diyor ki; “Dolayısıyla bu Medrese sisteminde olsun tarikatlar olsun kurumsal bütün yapılar, bugün de ilahiyat fakülteleri, İmam-Hatipler… bir kısım partiler imam-hatiplere arka bahçeleri olarak bakarlardı. Şu anda Diyanet de bir partinin arka bahçesi halinde. Dolayısıyla kurumsal dini yapıların hemen hemen hepsinde böyle bir problem var.”

Bu şahsa soruyoruz… Sizin siyasi partinin arka bahçesi olmaktan kastınız nedir? Diyanet İşleri Başkanlığı ne yapmış da bir partinin arka bahçesi olmuş? Sizin istediğiniz gibi açıklamalar yapmadığı için mi? Diyanet İşleri Başkanlığı özerk bir kurum mu ki yönetimden bağımsız olsun? Diyanet İşleri Başkanlığı görevleri Anayasa ve kanunlarla belirlenmiş bir kurumdur ve mevzuat gereği Cumhurbaşkanlığına bağlıdır. Sizin gözünüzde Cumhurbaşkanlığına bağlı olması siyasi partiye angaje olması anlamı taşıyorsa, siz Diyaneti eleştirmeden önce çürümüş ve kokuşmuş zihniyetinizi ıslah edin.

Yine bu Kırbaşoğlu “… yeri geldiğinde bunlardan da bahsederim ben ama dikkat edin bu yapılar (tarikatlar) bunlara tamamen zıttır. İlahiyat fakülteleri bunlar (tarikatlar) için en büyük düşmandır. Diyanet bir zamanlar düşmandı, şimdi tarikatlar orada da yapılanınca artık düşman düşman olmaktan çıktı.” diyor.

Sayın Kırbaşoğlu bu iddiasını nereden çıkarmış bilemiyoruz ama bu da tamamen asılsız iftiradan başka bir şey değil. Beyefendinin tarikatların Diyanette nasıl yapılandığını açıklamasını istiyoruz. Hangi tarikat Diyanette nasıl yapılanmış biz de merak ediyoruz. Bir zahmet bizi de aydınlatırsa memnun oluruz. Diyanette görev yapan din görevlileri arasında görev yapanlardan bazılarının bir tarikata mensup olmasını mı yapılanma olarak ifade ediyor acaba… O zaman biz de bir kurumda çalışanlar arasında Kemalist veya Marksist düşünceye sahip kişiler bulunması halinde Marksistler falan kurumda yapılanmaya başladı, Kemalistler filan kurumu ele geçirdi diyebilir miyiz? Bu nasıl zavallılık halidir… Bu nasıl bir çürümüşlüktür.
 
Programda saçmalayanlardan birisi de Haliç Üniversitesi Öğretim Üyesi Erol Mütercimler… Bu şahıs da toplumun manevi değerlerine uzak birisi. Türk halkının manevî derinliğini, geleneklerini yok sayarak pozitivist bir hamlıkla köyü ve köylüyü sosyalleşme, modernleşme ve medenileşme anlamında dönüştürme macerasına kalkışmış fesat yuvası Köy Enstitülerinde öğretmenlik yapmış bir babanın oğlu… Programda Diyanet camiasını ve İmam-Hatipleri Tahkir edici ifadeler kullanıyor.

Bu şahıs konuşmasının bir bölümünde diyor ki; “Diyanet İşleri, kardeşim görevini yapmadığı için biz burumdayız. Diyanet İşleri görevini yapmadığı için...”
Sen ve senin zihniyetindekiler değil mi ki Diyanet bir konu ile ilgili açıklama yaptığında hemen hakaretlere başlayan… Sizin gibiler değil mi Diyaneti itibarsızlaştırmak ve toplum nezdindeki saygınlığını azaltmak gayretkeşliğine kalkışan… Diyanet size cevap vermekten görevini yapmaya fırsat bulamıyor ki. Bırakın Diyanetle ve dindarlarla uğraşmayı… Bırakın güya dini kurumları eleştiriyormuş maskesi takınarak dine saldırmayı… Eğer siz Diyanetin her attığı adımın altını oymazsanız çok güzel görevini yerine getirecek bu kurum. Konuşmasının büyük bir bölümünde İslam karşıtı düşüncelerini dile getiren bir kişinin Diyanetin görevini yapmadığını iddia etmesini nasıl anlamalıyız…

Yine bu şahıs program esnasında konuşmacılardan Müfid Yüksel ile girdiği tartışmada imam-hatip mezunları hakkında; "Ama sonuca bakın işte, o İmam Hatipten mezun olmuş olanlar karşımıza bakın ne olarak çıkıyor, cinsi sapık, sahtekar, ahlaksız" ifadelerini kullanmıştır.

Bu ifade, baştan sona fecaat olan programda seviyenin iyice düştüğünün göstergesidir. Erol Mütercimler'in imam hatip mezunlarının tamamını bir kefeye koyarak ve genelleme yaparak imam-hatip camiasıyla ilgili haddini aşan, iftira ve hakaret içeren ithamlarını kabul etmemiz mümkün değildir.

Müfid Yüksel ise programda, “Din görevlileri döküyor ya... yüzde doksanı cahil onu biliyoruz, yüzde doksanı cahil. Bak bu kadar açık söylüyorum Türkiye’de Diyanet teşkilatının yüzde doksanı cahil. İlim yok kültür yok Diyanet’te onu söyliyim ben..” gibi ifadeler kullanmıştır. Böylesine rezil bir programa imza atan kanal yapımcılarını kınıyoruz. Bu sözü duyduktan sonra bu şahsa da bu şahsı kale alıp konuşturana da yazıklar olsun demekten başka bir söz bulamıyoruz… Nasıl olur da bir kurum çalışanlarının tamamını töhmet altında bırakabiliyorsunuz… Bir insan ancak bu kadar insaf ve izan yoksunu olabilir.

Bağımsız Diyanet-Sen olarak söz konusu program hakkında gerekli adımları atmak üzere hukuk ekibimiz tarafından gerekli inceleme başlatılmıştır. Programda suç unsuru bulunan hususlar hakkında gerekli hukuki süreci başlatacağız. Ayrıca gerekli gördüğümüz diğer tüm adımları da atacağız…

Kamuoyuna saygıyla duyurulur…

BAĞIMSIZ DİYANET SEN GENEL MERKEZİ
921 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Genel Başkan


Mail Girişi
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam76
Toplam Ziyaret732872
MEDYA


SENDİKAMIZIN YÜKSEK ÇÖZÜNÜRLÜKTEKİ LOGOSUNU GÖRÜNTÜLE
 



--------------





LOGOLAR



MAVİ LOGO-PDF

MAVİ LOGO RESİM



KIRMIZI LOGO

--------------------


BRÖŞÜRLER

2017


2016


2013