
Haber Kayıt Tarihi : 06 Kasım 2023
Bağımsız Diyanet Sen Genel Başkanı Faruk Çetin, Din görevlilerinin her toplantıya katılma zorunluluğunun bulunup bulunmadığı yönünde sendikaya gelen sorular üzerine yazılı bir basın açıklaması yaptı. Bağımsız Diyanet Sen Genel Başkanı Faruk Çetin konuyla ilgili yapmış olduğu basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi, Cami görevlileri aylık mutat toplantı dışında farklı zamanlarda il dışı veya il içinden konuşmacının katılımıyla yapılan toplantılara müftülüklerce SMS veya sözlü olarak çağrıldıkları, bu tür yapılan toplantı gerekçesiyle personelin haftalık izinlerinin iptal edildiği, yıllık izinlerinden dahi geri çağrıldığı, mazeret sebebiyle izin verilmediği, normal mesai saatleri dışında hatta aileleriyle birlikte katılım sağlanması istendiği, konferans/toplantının yapıldığı salonu doldurmak, …vb sebeplerle katılımın mecburi tutulduğu, asli görev alanı ve hizmeti ile ilgisi olmayan uygulamaların yapıldığı, hatta katılımcının/konuşmacının varsa kitabının satıldığı/tanıtıldığı toplantılara katılımın ve burada satılan kitaplardan alma zorunlu olup/olmadığı yönünde şifahi olarak üyelerimiz ve personel tarafından sendikamıza çeşitli bilgiler ve şikâyetler gelmektedir. Bilindiği üzere 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun "Çalışma Saatleri" başlıklı 99. maddesindeki; "Memurların haftalık çalışma süresi genel olarak 40 saattir. Bu süre Cumartesi ve Pazar günleri tatil olmak üzere düzenlenir. Ancak özel kanunlarla yahut bu kanuna veya özel kanunlara dayanılarak çıkarılacak tüzük ve yönetmeliklerle, kurumların ve hizmetlerin özellikleri dikkate alınmak suretiyle farklı çalışma süreleri tespit olunabilir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa ve 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun dayanılarak hazırlanan Diyanet İşleri Başkanlığı Görev ve Çalışma Yönetmeliğinin “Cami görevlilerinin izinleri” başlıklı 47. Maddesinde (1) Cami görevlileri haftalık ve diğer resmi tatil günlerindeki izinlerini aşağıdaki esaslara göre kullanırlar. a) Cuma günü ve dini bayramların birinci günleri ile diğer dini gün ve gecelerde haftalık izin kullanamazlar. Bu günler dışında olmak üzere haftanın bir gününde izinli sayılırlar. Haftalık izin günleri, dini bayramların birinci günü ile diğer dini gün ve gecelere rastladığında, bir önceki veya bir sonraki günde izinlerini kullanırlar. b) Cami görevlilerinin hangi günlerde haftalık izin kullanacakları, istekleri de dikkate alınarak müftülükçe belirlenir.” hükümleri çerçevesinde cami görevlilerine haftalık izin çizelgeleri personelin isteği de dikkate alınarak izin çizelgeleri yazılı verilerek haftalık izinleriyle ilgili planlamaları müftülüklerce yapılmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı 2007 Genelgesinin “Din görevlileriyle toplantılar “ başlıklı 34/1. Maddesinde “Müftüler; din görevlileriyle aylık mutad toplantılar yapacaklardır. Bu toplantılarda; (d) “İl müftülükleri, Başkanlık merkez üst düzey yöneticilerinin imkânlar ölçüsünde bu toplantılara katılmak suretiyle personeli bilgilendirmeleri için Başkanlıkla gerekli koordinasyonu sağlayacaklardır.” hükümlerine yer verilmiş görevlilerle yapılan toplantıya üst düzey yöneticinin katılımı sağlanacaksa bu katılımların aylık mutad toplantılarda sağlanması gerektiği ifade edilmektedir. Bu bağlamda anılan mevzuat hükümleri çerçevesinde toplantı ve seminerlerin genelge hükümleri dikkate alınarak planlamasının yapılması, çalışanların dinlenme haklarının ihlali sonucu doğuracak şekilde hafta tatili ve geç saatlere denk gelecek şekilde yapılmamaları gerekmektedir. Anayasal bir hak olan dinlenme hakkı vazgeçilemezdir. Bu bağlamda hafta sonu veya mesai saatinin dışı toplantıya/seminere katılmanın zorunluluğuna yönelik kanuni bir zorunluluk olmadığı gibi kanuni bir tarafı da bulunmamaktadır. Dinlenme saatlerinde personele resen toplantı veya seminer verilmesi yürürlükteki mevzuatlara aykırılık oluşturmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü Türkiye'nin imza koyduğu İLO sözleşmeleri veya diğer uluslararası sözleşmeler 1982 Anayasası'nın "Milletlerarası Antlaşmaları Uygun Bulma" başlıklı 90. maddesinde yer almaktadır. Bilindiği üzere Anayasa'da önemli değişiklikler yapılarak kamu görevlilerine sendika hakkı açıkça tanınmış, daha sonra yapılan bir değişiklik ile de Anayasa'nın 90. maddesinin son fıkrasına, 22.05.2004 tarih ve 5170 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5170 sayılı yasanın 7. maddesi ile eklenen son cümle uyarınca; "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır." hükümleri ile Uluslararası Sözleşmeler iç hukukumuzun bir parçası haline getirilmiştir. Anayasa'nın 90. maddesi uyarınca iç hukukumuzun bir parçası haline gelen ve bir uyuşmazlık olması halinde yasalardan önce uygulanacak olan temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelerin örgütlenme özgürlüğü ve sendikal haklara ilişkin hükümler içerdiği bilinmektedir. Buna göre; 13.01.2004 tarih ve 25345sayılı Resmi Gazetede yayımlanan İş Sağlığı ve Güvenliği Ve Çalışma Ortamına İlişkin 155 Sayılı Sözleşmesinin 3. maddesi (b) bendindeki; "Bu sözleşmenin amacı bakımından; "b "İşçiler" terimi, kamu çalışanları dâhil olmak üzere istihdam edilen bütün kişileri kapsar." hükümlerince sözleşme metni memurları da kapsamaktadır. 23.06.1998 tarih ve 23381 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Cebri veya Mecburi Çalıştırmaya İlişkin Sözleşmenin 11. maddesi (b) bendindeki; "Sadece 18'den yukarı ve 45'den aşağı yaşlarda bulunan sağlam yetişkin erkekler cebri veya mecburi çalıştırmaya tabi olabilirler. Bu sözleşmenin 6 ncı maddesinde “İdarenin memurları, sorumlu oldukları halkı görevleri gereği herhangi bir şekilde çalıştırmaya teşvik etme durumunda kalmaları halinde dahi, bu halka özel şahıslar şirketler veya özel- tüzel kişiler için çalışmaları için ferden yada toplu olarak baskıda bulunmayacaklardır.;" hükümleri ile memurların cebri ve mecburi çalışmadan muaf tutulacağı kayıt altına alınmıştır. Birleşmiş Milletler Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmenin 7 nci maddesi herkesin adil ve elverişli çalışma koşullarından faydalanmaya hakkı olduğunu belirttikten sonra, (d) bendinde dinlenme, boş zaman ve çalışma saatlerinin makul ölçülerde sınırlanması gereğini vurgulamaktadır. Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı (1996) ve Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı (CFREU), işçilerin sağlık, güvenlik ve onurlarının korunması amacıyla çalışma saatlerinin sınırlandırılmasına ilişkin hükümler içermektedir. CFREU 31 inci maddesinde, “adil ve hakkaniyete uygun çalışma koşulları” başlığı altında ikinci paragrafta her işçinin kendi sağlığı, emniyeti ve onuruna saygı gösteren çalışma koşullarından yararlanma, günlük ve haftalık dinlenme için azami çalışma saatlerinin sınırlandırılmasına, ücretli izin ve yıllık izin kullanmaya hakkı bulunduğuna ilişkin hükümler yer almaktadır. Avrupa Birliği’nin 2003/88/EC sayılı Çalışma Süresi Yönergesi, çalışma süresini, “ulusal yasa ve uygulamalarla belirlenen, işçinin, işverenin gözetimi ve denetimi altında işverence verilen görevleri yerine getirirken geçen, dinlenme süresi hariç tüm süreler” şeklinde tanımlamaktadır. Yönergede maksimum haftalık çalışma süresi iş sağlığı ve güvenliği koşullarının sağlanması için 48 saat olarak kabul edilmekte, haftalık çalışma süresinin işçinin onayı ile aşıldığı dönemlerde azami dört aylık sürede denkleştirme usulünü benimsenmektedir. Anayasanın 50 inci maddesinde dinlenmenin çalışanların hakkı olduğu vurgulanmaktadır. Bu kurallar, çalışanların ekonomik, sosyal hak ve menfaatlerini korumanın devletin temel görevlerinden biri olduğunu göstermektedir. Kamu görevlileri söz konusu olduğunda çalışma sürelerine ilişkin üst sınır aynı zamanda Anayasanın 128 inci maddesinin de gereği olmaktadır. Çalışma süresine üst sınır getirilmemesi ve dinlenme hakkının açıkça ihlali olması sebebiyle geç saatlerde düzenlene, uzak köy ve kasabalardaki görevlilerinde katılımının zorunlu kılındığı bu tür toplantı ve seminerler bu yönden de Anayasaya aykırılık oluşturmaktadır. İdarenin mesai saatleri içinde kamu hizmeti sağlayacak bir planlama yapmak yerine haftalık çalışma süresini aşan ve karşılığı fazla çalışma ücreti ya da izin hakkı şeklinde ödenmeyen fazla çalışma şeklinde hizmet sunumunu tercih etmesi çalışanların hukuksal düzenlemeler ile güvence altına alınan haklarını ihlal etmektedir. Diğer taraftan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 18.maddesinde “Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır.” Hükümleri yer almakta ve yine Anayasa’mızın “Çalışma Şartları ve Dinlenme Hakkı” 50. Maddesinde “Dinlenmek, çalışanların hakkıdır. Ücretli hafta ve bayram tatili ile ücretli yıllık izin hakları ve şartları kanunla düzenlenir. “emredici hükümlerine yer verilmektedir. Konuya ilişkin olarak yer vermeye çalıştığımız ve diğer meri mevzuat hükümlerine göre bu tür bir emri vaki toplantılar görevliler arasında hoş karşılanmamakta olup ayrıca saat gözetilmeden, dinlenme saatlerini dikkate almadan, fazla çalışma karşılığı verilmesi gereken izni vermeden çalıştırma işlemleri yasal ve hukuki değildir. Konuya ilişkin Danıştay kararlarında da "Çalışanların dinlenme hakkı Anayasa ile korunmuş bir haktır" denilmektedir. Diğer taraftan memur dahi olmayan aile bireylerinin katılımın zorunlu tutulamayacağı, burada satılan kitaplarda alma zorunluluğu bulunmadığı, katılıma ilişkin anayasal olarak güvence altına alınan dinlenme saatinin ihlal edilemeyeceği, toplantıya katılanlara fazla çalışmaya ilişkin 657 sayılı Kanunda öngörülen hükümlerin uygulanması, görevli üzerinde baskı mobbing …vb oluşturanlar ile ilgili olarak gerekli yasal işlem haklarının saklı olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Başkasının dinlenme hakkını elinden alma yetkisi hiç kimseye tanınmamıştır. Bu sebeple mesai mefhumu gözetmeden çalışanların, çalışma aşk ve heyecanını kıracak, üzerlerinde baskı oluşturabilecek, uygulamalardan azami ölçüde kaçınılması, yapılan toplantılarda görevlilerin salonları doldurma adına katılımların zorunluluğuna yönelik sms veya sözlü talimatların yapıldığına dair şikâyetlerinin de son bulacağı bir çalışma hayatı bekliyoruz. Bu itibarla taşra teşkilatı İl ve İlçe Müftülükleri tarafından organize edilen toplantı, kurs ve seminerlerin tarih ve saatlerinin kişilerin çalışma koşulları ve dinlenme saatleri göz önüne alarak hafta içi mesai saatleri içinde belirlenmesi gerektiği noktasında Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından il ve ilçe müftülüklerine genel bir yazının gönderilmesini önemsiyor talep ediyor ve bekliyoruz" ifadelerine yer verdi.Bağımsız Diyanet Sen Genel Başkanı Faruk Çetin, Din görevlilerinin her toplantıya katılma zorunluluğunun bulunup bulunmadığı yönünde sendikaya gelen sorular üzerine yazılı bir basın açıklaması yaptı.
Ayrıca çalışanın bedensel ve ruhsal olarak sağlığının korunmasını sağlamak, çalışanın sosyal yaşama da katılımını sağlamak, kamu hizmetinin veriminin azalmasına engel olmak, kamu hizmetinin kalitesinin düşmesini önlemek vb. birçok sebeple kamu görevlisinin dinlenme hakkının tam olarak kullanabilmesinin sağlanması gerekmektedir.
Ancak Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından taşra teşkilatına yönelik olarak başkanlığın hizmet alanı ile ilgili personeli bilgilendirme toplantıları bunun dışında tutulması gerekmektedir.
Kısaca Çalışma Süresi Yönergesi olarak adlandırılan “Çalışma Süresinin Organizasyonuna ait Belirli Hususlara ilişkin 2003/88/EC sayılı ve 4.11.2003 tarihli Avrupa Parlamentosu ve Konsey Yönergesinin Avrupa Birliği (AB) Üye Devletleri tarafından uygulanmasına ilişkin Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan COM (2010) 802 final sayılı ve 21.12. 2010 tarihli raporda, bu konuda yapılan çalışmalara atıfla, uzun çalışma saatleri ve yetersiz dinlenme sürelerinin yüksek hata ve kaza oram, stres ve yorgunluk, kısa ve uzun dönemli sağlık sorunları gibi olumsuz sonuçlara sebep olduğuna işaret edilmekte. Yönergenin çalışma sürelerini düzenleme amacının asgari sağlık ve güvenlik gerekliliklerini sağlama olduğu hatırlatılmaktadır.
Diğer taraftan, mezkur 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunun “Fazla çalışma ücreti” başlıklı 178/B maddesinin (B) bendinde;
“B) Kurumlar gerektiği takdirde personelini günlük çalışma saatleri dışında fazla çalışma ücreti vermeksizin çalıştırabilirler.
Bu durumda personele yaptırılacak fazla çalışmanın her sekiz saati için bir gün hesabı ile izin verilir. Ancak, bu suretle verilecek iznin en çok on günlük kısmı yıllık izinle birleştirilerek yılı içinde kullandırılabilir.” hükmü yer almaktadır.
Bu bağlamda fazla çalışmayı doğuracak durumlarda ve görev mahalli dışından tüm katılımlara kanunda belirtilen esaslar çerçevesinde yolluk ve yevmiyelerinin ödenmesi de gerekmektedir.